canlı hayvan fiyatları ve türk tarihi konusu
bugün en güzel bilgileri yazan canlı hayvan fiyatları dediki eki'ıik. sdtçılerın ve tarım işçilerinin bufAn bdr çek ^daha da aralacaktır Tarımda sendikacılık gelışroea*.^jfftndrrı daha da yoksullaşırken, buyuk işletmeler ıewfmieşaoifctır B«'•fim (trlırlrn arasında buğun de var otan bUyuk farkı lyıcc .ıKtırnrktır fakat (aımruk Bırlıgı'nın etkilen, tarımdaki ktirttk ışIctıiMİe ^ırkilerini düşüreceğinden, bu kesimin genel olarak yoksullaşacağını tOyie Ihı arada, derebeyi benrerı ilişkilerin belirlediği toprak agalıfımn gtı--.iiTids füüumsu/ değişmeler sonucu olarak, yakın gelecekte ortadan kalka .Mnklkr* edilmelidir
^TIİSINIH ARIN l>l-.C,t>MEYE KARŞI TUTUMLARI
Vatında geleceğe ilişkin olarak açıklamaya çalıştığım eğilimler çeşitli sınıfların ^^rere karsı tutumları hakkında da önemli ıpuçlan venr. Sınıfların toplumsal ı,ffl,vmık değişmeye karsı tutumlarını belirleyen ıkı temel değişken vardır fh «ıMirldeğişken, bir sınıfın nufus içindeki yuzdesı ile, ulusal gelirden aldığı pay radılıkılinkidir fllusal gelirden alınan yüzde, nUfus içindeki yUzdeden büyükse, ^ddısnıevr karsı olacaktır. Çunku, göreli olarak öteki sınıflardan daha zen Nıırdeğişmenin bu durumu olumsuz etkileyeceğinden çekinir. Ote yandan, '.«rf» ulusal gelirden aldığı pay, nufus içindeki payından düşükse, buyuk bir •ıliiıdeğişmeden yana olacaktır. Çünkü, değişme, ulusal gelirden aldığı payı ar Buçötumlemeden de anlaşılacağı gibi, ikinci temel değişken, geleceğe üış-aidknülenlır Bir sınıf, ulusal gelirden aldığı payın, oransal olarak yukadecegı-’Medırorsa, değişmeden yanadır. Yok. gelecekte, bir gelir duşuşu beklenıyor-owi.değişmeye karşı tutucu ve hatta gerici bir tutum takınacaktır, vadşe tX) - (10) ve (X) - (II )'de gösterilen grup ve sınıfların dunımlanBi ba t«d değişkene göre çözümlediğimizde şu eğilimler ortaya çıkmaktaıkr; Bu **at y* bUvuk sanayiciler değişmeye karşı degildırr Sanavtcılann ¥e tıcaral ^■knn bu tutumları, ulusal gelirden aldıkları pay artışı (efer ‘aoaşral drviet* 'bnMiı hayata geçirilebilirse) en azından “sosyal refah devteti' ttetı çerçeve *kaırduıuluncaya kadar sürecektir.
'■tat meslek sahipleri, buğun ulusal gelirden, nufus içindeki ttUafeİtrinden *^vikptv almakla beraber, ilerde bu payların daha da artiKa^ bahknıfıgiH ^*(şıneden vanadırlar. Kuçuk ve buyuk burokraıtlar. eeâeaye*. b« mmâm ^"tşbnıu yok edici eğilimler göstermene, değişmeye knrp dgnn hw tnMna ^*kcaklardır. Teknisyenler de, gelecekte gel» artışı bekledddenndn, diPş-’vudırlar. Küçük esnaf ve /anaatkâr unıfi. uiuaal gebrden aUddan
' ^^^'drkı sınıflı toplumu, BatTdakı sınıflı topiıaniardan ayvan dbna ona ‘^ggı (ophımsal, ekonomik ve siyasal yaşamdaki egemen raMkr DntaMı ^^^anaalıUrdan devir alınmış, Atatürk Ihtılab iBagıınaeM Savaşı ve De» feluştınlmış ve 1960 darbesi de kurumsaUaştınbnşDr I9M eyiean. ^ dahketnesı. Milli GUs-enlik Kurulu, yem rutrlıktekj CnaİMfbaşkaaki^ .^a/retutt. Türkiye Radyo Televizyon Kunanu gibi bntaknn 'devlet kn-i iaranmştM Cumhunyet Halk Partisi’nın ~devlelçı-«(iaaa* valdaşHaı ’^^Mdnı sonra, I970'li yıllardan bu yana bu 'devlet karandannın* dlnm
fOten daha da belirginleşmiştir.
kurumUnnın* görevi, Türkiye'deki suuflann gebşaaen de Tviondn Camhunvet'm ilk yıllarında bunların rolü. guçlU b« ka^ttabn nnd m-<onıalan, kapıtaUst sınıf, önemli bir loplnnual güç oknk ortaya ghfe ,^ıdnda, ıktıdan bürokratlardan devir aldı Bunun Oaenae. «tık tmoil ae T^a üzerindeki denetimlerini vitirmiş olan burokraıdv, 19M datbcB f«‘dı»let kurumlan' yarattılar. Bu kurumlann dk amaa, 'Maral lefık dn g 2r.rT(suıde işçi sınıhmn örgütlenmesine yardaaa olıaakn Büvleet. dtaa-^ıdeen kapitalist sömürüye karşı, temel hık re öagOrtaUanaı raygadagMtl-^^plt. toplumda bir denge yaratmaya yönebndı ŞC Aaıvasaa ile bu 'devlet kurumlannın* y« gttçsOıleşhnMİdcn ra di adklenoM smırlandınldıgı görülmektedir. B«. I970-I4n ara« Ttukm'ta dan 'dnayet çılgınlığı* gerçeğinin bw Mtutcudur *Madıtıdn ba k»
K ka çdpnh^ önleyememişlerdir, o halde förericnını reşen** ycn«t gM-oaıdmkr' anlayışı içinde 1982 Anavasan, bunlann ışlevtemv bw boıiuı dtv->«■■■■. Cttitıhurbaşkaıtlıfını güçlendirerek, drgıştınmşhr aM ütaom izleyen Ozal yönetimi, devlet elrrle bunak MrrnarmM deaaek j«aM aM pohtıka yaparak, TUrkıyc deki kapıtalıatlcşme adreoM bdrdk b« «■Mhraaşür ‘Soayal Devlet’' ilkesinin bir rww bırakılarak vlamaaaMi ad-'^*a lanıdvıldı|ı bu dönem, hem addı bw 'dc|erlar ııaMtm* htaaahMa s« Akaide İMkuk devleti* kurallarının bde rbşına çıNıataMia kwtwdidb|ı
dıkJarı için, biçimleriyle özlen arasındaki çelişkileri de birlikte mokrası bunun en güzel örneklerinden bindir. Türkiye’de *l-
gerçek, toplumsal ve ekonomik seçenekler sunmadığı için,
İl bir ıçenkten’ yoksun bir “biçim” olduğu ilen sürülmektedir dındakı gerekçe, çeşitli sol eğilimli grup ve örgütler uzenndekı ile, partiler yelpazesi içinde anlamlı sol partilerin yoklügudur e|ılimlı gnıp ve örgütler üzerindeki baskılar kalkmadıkça ve d^ışı^ . larm çıkarlannı temsil edecek yeni parti seçeneklen yaratılmadıkça haklı olarak sürecektir. Ne yazık kı, cinayet şebekelen de 1980 öncea#^'^ rekçelen küllanmışlardır. Oysa, asıl haklı eleştiri, demokrasinin kendn^ koruyamamif olmasıdır
tedır Bunlardan binncisı, genel olarak insan haklan sorunudur. Ozefcyj^ rorunün de varlığı, demokratik rejimin, temel hak ve özgurluklen ge^ '' uldınyı aşmasını gerektirirken, tam ters yönde etkiler yapmaktadır " Demokrasinin önündeki ıkmcı sorun, demokratik hak ve özgurlukiemt bu hak ve özgürlükleri yok etmek için kullanılmasını engelleme gücünün gıdır. Gerek şeriat devleti isteklerinin yoğunlaşmasına, gerek PKK terorıun« culugünu yaptığı başka seçeneklere karşı, hem demokratik hak ve özgufi^ korunması, hem de bunların kötüye kullanılmalarının engellenmesi, başırısü, gulamaya aktarılamamaktadır. 1998’in başında Refah Partisi nin kapstıüm^ çerçevede atılan, ama “arızi” nitelik taşıdığı için fazla anlam ifade rtmevaj| adım niteliğindedir
Demokrasinin karşı karşıya kaldığı üçüncü bir sorun, siyasetteki yokıdie rüşvet yozlaşmasıdır. Hukuk devleti kurallan içinde kalarak sistemi yoltulrik dan ve çetelerden arındırma işlevi, başarıyla uygulamaya konulamamıştır 21. yüzyıldaki demokrasinin çözmek zorunda olduğu dördüncü sena. ^ hukuku dışında gelişmiş alanlarda” yaşayanların “yükselen kesimlennın’ gte diklen “yağma kültürünün” siyasetle eklemlenmesi sonucu, tum uitdt k “temsili demorası knzine” yol açılmış olmasıdır. Siyasal partilenn yapm^ der-delege kısırdöngüsü ile hem yasama hem de yürütme organlarına muş görünen bu kültür, ülkenin 21. yüzyıldaki en önemli sorunu olacakta Bir başka örnek, Türkiye’deki sendikacılıktır. Sendikacılık eykmam Hklaşıınının ne olması gerektiği konusundaki sert tartışmalar buğun dckIK'* a it Armektedir. Sorun, işçi sınıfının çıkarlarının bir parti ıçuıdc mınkaF , tilerûstti bir yaklaşımla, butun partilere baskılar yapılarak mı savuniâMi*' iNfıit. ■endikacılık, işçilerin uğraşları yerme, devleti eUennde nMaa
i" bürokratların çabalarıyla gelişmiştir. Bu nedenle, boyltio**^^ t çflüüleınemiştir. Bu sorunun çözümü, işçi sınıfının k«ai*^‘ ' KMiUMkı ortaya çıkacaktır, tşçi sınıfının genel yakN—^ 1
^ndakı çelişkilerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır Uttvapı güdümle ^i<np* gelişmelerinin onune gcçtıgı ve kimi kurumlar tepeden inme bir ^^rıiıldıgı için, ilgili grup ve sınıflann “bilinç* torunu buvuk bir oneın 0fiır örnekte, ilgili grup ve sınıflar, kendi çıkarlannı korumak ve
^nıttk K'f kurulmuş olan kurumlan ne benimsemişler ne de savunmuşlar ^ı^uhunlar (bu grup vc sınıflar) “doğal” toplumsal ve ekonomik gelişme ' ıişkyr*ttl> olçUcIe deney kazanamamışlardır Bu yüzden seçmenler, kendi ^ tıkırlarını” ve kime oy vereceklerim bilmemekle suçlanmışlardır Aynı ^hırsuşlama da "işçi sınıfının gerçek çıkarlannı* bilmeyen ve bu yüzden ^Şıcılıgı hangi doğrultuda kullanacağı hakkında kararsız olan işçilere yo jHirofUr Bu durumun iki somut sonucu ortaya çıkmıştır. Btnncı sonuf, hemen |,,r sınıf ya da gruba bilinç aşılamaya kalkışmasıdır Pek dofal olarak bu ^ o kışı, bir sınıfın “gerçek çıkarlarını* nasıl görüyorsa, o dogrukuda ol-0g [hmı sonuç, pek çok kışının, Türkiye’nin sorunlanm çözmek için, “bı-I ıtnet rgıiıme bel bağlaması olmuştur. Bu kişilere göre eğitim, ekonormk MMn da işeren bir biçimde butun sorunlanm çözmek için tek ve en etkili m Turkıve'de devletin tarihsel olarak yüklenmiş olduğu "resmi ıdeoloıı aşıla-, lotrvı. bu her ıkı sonucu da pekıştıricı etki yapmaktadır lü(ie<^nm konusunu, solun kendt içindeki ideolofs çaopnaimnnm ve devletm •Mm mtrm gunkçe etkisizleşen “nornuır eğitimine ksrşı en tjn kuâmum gnşp ad Mim* olmuş, ve tmam-Hatıp okulUtn armcıl^ de, 21 şnufntt gtâmium nmit kendisine geniş bir tabun yaratabilmtştır.
JnŞMAYA KARŞI HOŞGÖRÜ YOKLUĞU
dm'ddu sınıflı toplumun üçüncü bir özelliği de. ahvapı-tMvaş'iı mzmmmâm ^crfukıden ve devletin yıllardır, toplumsal, ekonomik ve mvümI »aarnı ana-^ ab denetiminden doğar. Bu özellik, çeşidi çıkar fnıpları w Eberde görülen hoşgörüsüzlüktür. Bu hoşgOrusMdük somcii.
'' |(in ordudan gelebilirdi Gerçekten de, eakı aaher tf'f‘l'o ayrılmaya zorlandıktan toarm, kanH gdr
-♦ı ^acıyla, "Terakkiperver Cumhuriyetçi Fırka"yı karMsıflacdı tüStınoakta hiç duraksamadı /ttâturk, gerekse ismet İnönü, Bağımsızlık Sasrafi’n ' çın. atl^fl bürokrasiyi, kendi temsil ettikleri tıvfl bttrakraauMi deacOM ^jmal'* güçlükle karşılaşmadılar BOylece, sivil burokrasHUM b<UiM «TMal ^t|emen olması, (,umhurıyct Halk Partisi ile birlikte, "detdctçı-aeçkıısct’' ^lH^ınlamlı ve güçlü bir parçasını oluşturdu. Cumhunyet’in kundaçısııdMi bürokrasi dort ilkenin savunucusu oldu Batıhlık, Yenilikçilik ıdcv laiklik ve meşruiyetçılık (anayasacılık) Silahlı Kırrvetler'ın ıdeoloiHUH ^rls iRü noktada "Hatr’nm seçici bir biçimde algılanarak, bu Batı urunü vürluüüiın dışarda bırakıldığına dikkat etmek gerekir.)
’irtiiokrıt Partı’yi iktidara getiren 1950 seçimleri. Silahlı Kuvvetler tarafından.
^rjilık' vf ■meşruıyetçilık” ilkelerine göre olumlu, “laiklik” ve “yenilikçilik" ^mcılık) ilkelerine göre olumsuz biçimde değerlendirildi. Çünkü Demokrat , Batı ıl« daha yoğun işbirliğini savunarak yasal seçimlerle iktidara gelmekle "gelenekçi liberal" cephe çerçevesinde gelenekçi ve genci gruplar tarahn jkdesteklenmıştı.
(ılıhlı Kuvvetler, tarihsel olarak, "devletçi-seçkınci” cephenin içinde bulundu ^.Demokrat Parti, hükümeti kurar kurmaz, ordudaki geniş atama ve aktar-^kâskeri bürokrasinin denetimini eline aldı. Böylece, sivil bürokrasinin ege-^surduruldu.
iflnokrai Parti iktidarı, demokrasinin temel ilkelerine (karşıt grup ve görüşle tıamasıve gelişmesi, temel hak ve özgürlükler vb.) saygılı davranmadı. Ayn-,|Btk Türkiye’de, gerekse Batı’da, “sosyal refah devleti” yönünde gelişen top-Bİvtekonomık oluşumları görmezlikten geldi. Bövlece, hem “Batılılık", hem ■nnııvetçilik” ilkesine karşı gelerek, orduyu siyasete karışmaya sanki zorladı ı«rlen harekete geçiren bir başka öge de Demokrat Parti’nin, dağılan Impa-venne kurulan ulus-devletin işleyiş mekanizmalarına eski tmparator-«gltndcsel yapılarından biri olan “siyasal tslamı* sokmakta oluşu ıdı ttnifTM döneminde, Cumhuriyet Halk Partisi’nın vaşınlamış olduf(u "ük •İr bevınnamesi” demokrasiye dönüş için yapılacak ışlenn genel çugılcnnı •tkormuştu. Gerçekten de 1960 darbesinden sonra. Milli Birlik KomKesı'nu lugırdıgi bütün “yemlikler”. Halk Partisi tarafından ortaya atılan Ooenfen ••tdıı Böylece, 1960 eylemi “sosyal refah devleti'nın üstyapı kurun^annı 9wamaçlayan bir “devletçi-seçkınci” cephe urunu olarak ortaya çıktı, ‘^«kip-seçkincılcr” Atatürk’ün kurduğu ulus devlctı Batı dakı griıgmalere ^brvapıya kavuşturmak için yeniden iktidara elkoymu^ardı.
'tımıretçilik” tikesi, 27 Mayıs’ta ordunun hem yönetime cScayaMaHİBr Anayasa yapılıp, halkoyu tarafhdan kabul edihr edilmez, kna Wr /a ^<1*iktidardan ayrılmasında çok önemli hır roJ oynadı. 0te yandan. lalAt ^in ıkı darbe girişimi de, Silahlı Kuvvetler’ın olekı kesimleri taa^ahnduı ^ “»Imadıklan gerekçesi ile desteklenmedi Aydemâr’ın darbe guifİMİnn ■ f I
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder