canlı hayvan fiyatları ve türk tarihcesi bilgiler
en güzel yazıları yazan canlı hayvan fiyatları dediki pobtıfcacdar vohıyla. Yılmae-^jflcr dıyaiofu ytmdwı btıgtadı *e htabakanlik formülü üe ve ık sıra Yıhnaı’di olmak keydıf-i ^^ *knapd* adıyla tanımlanan. Si. hükümetin protukote mttalanıiİT IkhakııılıjıııJa kurulan hükümet 12 Mart IW6 fonu, 2n'‘ye ktfyı1 ^'*P*nupı ai^ 4 nuUetvekılı oykmaya fcatıimadb BO uye çekimser kakk
^«KİTE’dE DIÖIfMFNİN AKAÇLABl OLARAK TAPIİAL OuKLaK
ErbAİuuı. Cumhuriyet urihıiKİe lik kcx. fcnat ftKİnnteriHi de ıpmdr 'ayiMİ İslam" adına, demokratik reıımuı karalUniM art**** otaaak '^^loDaria Başbakanlık koltuğuna oturmuş oldu
^yanı, O'na bu koltuğu ikram eden, kendaene ca yakın kadreve «e «hıp olan ANAP değil, tum aeçım kampanyaauM *RcMı ıhlşuniığı* olan ÇiUer’dı
REFAHYOL adıyla tanımlanan bu hükümet, aabnda. hakkmdakı vol-,|j*ılanyla köşeye sıkışan Çiller ile, tanhte iDi kez Raşhakanlık şananM *a-^LaİMi Hy*MÜ IsUmın, bunu bir an Önce, tüm engcUcn a^rak fetvekleştıt buluştuğu noktada kurulmuştu.
(^ÇÖZÜLME: DTP’NIN TEMELLERİ ^aHYOL ile ATILIYOR
^hakkındakı yolsuzluk iddiaları ve 1995 se^ımlennde kimlerin Parlamen-^^(|ının bizzat Çiller tarafından belirlenmiş, yanı adaylann tespitinde ı^adknıokrasıye yer verilmemiş olması. Parti örgütünde ve Meclis grubunda muhalefet yaratmıştı.
Iıiauhalefeıın başını, daha önce ÇiUer’e karşı olduğu için Partiden ihraç edı « grf'aın kurucularından 1991-1995 dönemi Meclis Başkanı olan Hüsamettin ,^(1933) çekiyordu
j^^gnık ve arkadaşları, DYP'nin Refah Partisi ile koalisyon kurmasına da
ladoruk milletvekili seçimlerinde aday olmadığı için, Parlamento’da değildi, «ıkagalımet Sezgin (1928) olmak kaydı ile, bir grup milletvekili arkadaşı ile «MMahvol hükümetinin kurulmasına karşı ciddi bir muhalefet yürütüyordu >Mdan Çiller, hem hakkındaki iddialardan sıyaseten aklanarak kurtulmak ıs-# hem de iktidarını sürdürmeyi amaçladığı için, her ne pahasına olursa oi-■tüMunlığt isteyen Erbakan ile koalisyona yanaşınca, bu muhalif grup tulu-Msmcnettleştırdı
«ışımada, DYP'nin Meclisi Grubunda ÇUler’e muhalif on milletvekili. Re-tai yıumetinın gUvenovlamasında **red” oyu kullandı.
Mn. DYP'den fiilen ilk kopma gerçekleşmiş oluyordu, bıaietvekıllen daha sonra, Hüsamettin Cindonık’un Genel Başkanlığında •üniTuriıve Partisi (DTP) adıyla yeni bir parti kurdular.
^haıknıTürkıvr Partisi, Çiller’ın ve DYP'nin yazgısını Önemli öiçude etkile I ^ •nkvol hükümetinin iktidardan uzaklaştınlması sırasında aranan yem hukU-I Uakaınonlannda, ANAP ve DSP ile koalisyon ortağı olarak, Refahvol’un j *^|lamlme$tne önemli bir katkıda bulundu.
yefcsrfcû^rmın kurumlanr>da ııiaırlı 1 ferckaa *crr btr kez daiiA tarUKnara açtı.
Eebekaa m B«»bıkınfıfı it Turkı^ nın nvasal kafnaoriMii Mb ka ‘avanf tıiarnm ıdrakifft gbnle götttnur.t rak, Reirivfd ıkttdan. badenbae, Takurr. Merâanı < '‘'>ıAbv(^ * m prafcaaı dr vcmdea guademt genrdj FkinH, ,- yÇf ~ ^
Orsa, ferck Tivkjvr'dr okallardan daha çok olan camk- - -
Mcrdm çEvrenadckı emmi SMym bakımından bu urtiı.*r.^ ^ ^ dm çok. 'a^aad tafauıaa ıdrrdoşdr vc amgesd bir au^'n. >amB.ıeNe Barka ba frbnarlfi a>aanda Reiabfol iktidarının, deanakrad te « ^ Mdcfdea jrarvianarak. demokrasrfi “şenM devleti' röntindr ertateaaa alfvy alrınfiii|ı §onta gândtmt gddi.
trtahyni dtıdanmn. "mftaai İdamı’ gündemin başma otanoiM.
ın laançlınra rafavabames" doğanı ile, giyim kafimte U hil kadar 'lalam ı&elennuı' kendi yonunladıklan baçandr m Om ııiMiı, bafta medra ofanak üzere tüm kımnnıııam vecemajderm azenne
Ba farçevede, Uam d»nmııı en radika] görünümlü lardcadnte ar * ve Târkıye’dekı en yavgm cemaatlerden olan Nnrcabr. rnacaor ar diaad öomien ie yazdı ve elektronik medyama gmafa^m m otardıdar.
Tam te arada, bazı tarikat Kıblen de müntlen aracmdain te ijİm mm ar yaaad^i mali d^kiler, tticnzyoa ekranlarına «e maidemiac * »te"J72-274, Koogar, 1997:113-117).
Tarikaf şevMerinm. İdam dinuu, her türlü cinael dişkdm ve adtei^ aa IndkaaMfcu olaifian ve te (daylann hem mahkeme cfamışatea' aa** bdpr at aaatela -SeMai, 1997, kamuoyuna ma
kıilftıi, TFDAŞ'a fk olarak TOFAŞ ihalesindeki iddialara, bir de kullanımı barbakanın tasarrufunda olan “örtülü ödenek" skandali eklendi, daha önce, Anayol döneminde Başbakan Yılmaz tarafından dile getıri-^■jırtillu ödenekten" yapılan bazı harcamaların amacının bilinmediği konu--jdıkı iddialara, hır dolandırıcının, DYP’ye seçimler sırasında Atatürkçü gene-.jmndesteğim sağlayacağı vaadi ile, zamanın Başbakanı ÇiUer’i aldatarak, örtu-,,ıdnıtkten para aldığı iddiası ilave oldu (Özkan, 1966). Daha sonra mahkeme-jksabit görülen bu iddia, kamuouyunu günlerce işgal etti ve Çiller’ın siyasal ,ıQiıınasının temel nedenlerinden biri haline geldi (Birgit, 1997).
İSBıljtınç yanı, Turhan’daki yolsuzluk konusu gibi (Ayten, tarihsiz) Meclis’in »W«muneel koyduğu ve araştırma komisyonu kurduğu, bir bölümünü ise nmnlmıya değer görmeyerek” reddettiği bütün iddialardan, ÇiUer’in sürekli «ık ıklan maşıydı.
Itblmıl hükümeti, Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak, gerek kurulan komis-«krkk gerekse. Genel Kurul oylamalarında, sürekli olarak ÇiUer’in hakkında ^ntniBUaçılmasına gerek olmadığına ilişkin kararlar alıyordu.
Om, örneğin, Parsadan’m “örtülü ödenek” ile ilgili davasında, mahkeme, ^ hır dolandmcılık olduğunu saptayarak, Parsadan’ı, “Başbakanlığı dolan-mahkûm etmişti
Sl’SllLCK SKANDALİ: DEVLET-MAFYA-POLİTUCACI İLİŞKİLERİ ÛMTın yönetim döneminde devletin içinde iki çok önemli yozlaşmanın to-aiin loinuştı.
hnİDdan biri, devletin ve devlette çok üst düzeyde görev yapan bazı politika-aaıcbûrokratlann kısaca “mafya" adı ile tanımlanan yeraltı dünyası ile ilişkimi knnlmasıydı. Öteki ise, yine devletin içinde, klasik emniyet ve asayiş güç-enadagoriınüfte, sadece “istihbarat toplamak amacıyla" yeni ve gizli güven-tYşdcnmdenne gidilmesiydi.
İHa hı ğdişmelerin ardında, bir yandan özıl’ın “benim memurum işini bi-f «HKİekı resmi beyanlan, öte yandan, bizzat Başbakan ve Cumhurbaşkanı mıtasarruflarla bu düşünceye uygun örgütlenmeler yatıyordu, kdaşumlann sonunda, arlık güvenlik güçlen içinde, ailelerin soyadlarıyla «ııtışKtçı ve gaspçı çeteler, İstanbul’da ve GUneydogu’da her turlu yasadışı mianşmty* ve turlu cinayetler işlemeye başlamışlardı û£|Wden sonra siyasal faaliyetlerine son verilen “UlkucU” militanlar, bir '■kı'şdı senet tahsilatı" işine girişerek, “çek senet mafyası” adı ile anılmaya "■■Mv, öte yandan, devlet içindeki rüşvet ve gasp olaylarına, birtakım resmi Wiek birlikte ve onlarla işbirliği halinde karışmışlardı (Kongar, 1997:144
^adewun de adının kanştığı ve kamuoyunda "Cıvangate" adıyla anılan Mm yolsuzluğunda, bu eski "ülkücü militanlar" arasındaki hesaplaş M Istaakıti'da halkın güvenliğim de tehdit etmeye başlamış ve yeraltı kandı arastsKİakı hesaplaşmalara, bir yandan devletin güvenlik güçle TM IMar de hesaplaşan taraflar olarak karışırken, öte yandan, masum
^•turiuk .^TRştınTM Komisyonu önünde verdikleri ifadeler ve basında bu u haberler, kamuoyunda butun bu olayların dönemin İçişleri Bakanı ^^l^akanın* kadar usandı^ kanısını uyandırıyordu * jıf^ Susurluk Komisyonu üyelerinden biri, donemin Başbakanının eşi ^^ıt*cılı|a da resmen suç duyurusunda bulundu
b« gtlışmelet sonunda, tetikçi emniyet görevülen tutuklu olarak yvgı-ŞaşUnırken, MİT ve Emmvet Genel Mudurlugu elemanlan da, mahke-alevhıne tazminat davalan açtıklarından, olayın pek çok aynn-görü önüne iyice serildi.
onaya çıkan bir başka gerçek de, “polisçe aranan kişilere’ dayalı or-^lUMi İt >ohutnİ2rının Ozal döneminde atılmış olmasıydı.
^^dıûkn. eski iılkucu ve polisçe aranan Abdullah Çatlı'nın eşinin ifadesine ^^•klAaa-mafya-devlet ilişkilerini içeren bu örgütlenme, Ozal'ın kendilerini (a|ınnası üe başlamıştı [Humyet, I997d).
ÇiUer'ın vonetım döneminde gelişen “kırlı ilişkilerin’ temellerinin I^^Ranınde atılmış olduğu anlaşılıyordu.
^■aİHİen konumundaki Abdullah Çatlı’nın ise, yurtdışında pek çok ya-^şı.nbaiKi ülkelerin gizli örgütlen ile işbirliği halinde karışmış olduğu bel ^afundı
lı^nRç’çete’ işinin, Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından da önemli sa-f-^upd^ının bir göstergesi olarak algılandı (Yalçın, Yurdakul, 1997).
an ÇAPINDA “SITIEKLİ AYDINUK İÇİN ■ DAKİKA KARANUK” EYLEMİ
imkU; rie Ugilı gelişmelerin kamuoyu tarafından aynntılı olarak ögrenılme-aİR laan halkta, vasama, yürütme ve yargı mekanizmalarının bu konudaki aslim e(4ş çıkarmak ve sorumlulan cezalandırmak için yetennce hızlı hare-«fUKditı biçiminde bir kanı oluştu.
fidai fillrr ortak hükümeti iktidarda olduğu için, kamuoyu, Susurluk '■aactkumunu bu hükümetten bekliyordu.
İr İR »on kamuoyunda siyasal iktidarın, yasadışılıklann üzerine yeterince bv izlenim doğdu. Kamuoyunda, olayın uzantılarının kendisine »mşo^Cifcr’ m iktidarda olması bu aksaklığın nedeni olarak görülüyordu. Morial oltyaun doyurduğu tek tepki, açığa çıkan yasadışı ilişkiler sırasında Gad Muduru olan ve çeşitli vasadışı izinlerde imzası bulunduğu öne Mrifrt Afar'ın (1951), kamuoyunun baskısı ile o sırada oturduğu Ba-***^tfc»fondan utıfı etmesiydi.
‘•Khmeeyu bu istifa ile veterınce tatmin olmamıştı. Halk, Acar’ın ıstıfası-^**kıaiaBİi ofanadıfını ve araştırmaların yetennce tıtu ve gerçekleri ortaya j «kinlikte yapılmadığını duşunuyordu
ölümlenne yol açan, milyonlarca dolarlık rUjvet ve rant paralannın yönelik cinayetler, Güneydogu’da PKK'ya karşı suren sıcak savaş, -^güçleriyle, mafyanın ve politikacıların işbirliği halindeki çetelerin ege' ve sanki bunlar yetmiyormuş gibi, hepsinin üzerine, “demokrasi amaç inçtir* diyen bir söylemle, “şeriat özlemlerini” açıkça dile getiren “siyasal ^*ın sözcüsü bir Başbakan.
Onlunun komuta kademesi ile hükümeti, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında vuıyı getiren Millî Güvenlik Kurulu. 1961 Anayasası ile kurulmuş bir “Anaya-ıgkıınun'du.
hlurumun amacı sivil ve asker bürokrasi arasındaki diyalogun gerçekJeştırıl-RSK hatla bunun da ötesinde, siyasal iktidar ile ordu arasında bir kopukluğun Mnn önleyerek, bir kez daha 27 Mayıs 1960’taki gibi bir müdahaleye meydan rffinciTiekü.
Scruikkı, kısaca MGK adıyla anılan Milli Güvenlik Kurulu'nun varlığı ne 12 İM 1971 nede 12 Eylül 1980 askeri darbelerini önleyebilmişti.
hçtıçevede MGK genellikle, iç ve dış güvenlik sorunlarında sivil ve asker yö-Mokr arasında bilgi alış-verişinı sağlayan, ülke güvenliği ile ilgili, terör ve dış Mb pbı konularda eşgüdüme yönelik bir “koordinasyon kurulu” işlevi ile ye-■mktrydi.
Mvıtal iktidar ile Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) arasındaki bürokratik eşgüdu-■ aglıyanama, bunu bir rejim ya da iktidar sorunu ortaya çıktığı zaman diya-iglhnuşlurrmryen MGK, bu anlamda, kurulma amaçlarından birini gerçekleş-■ıuna ötekini yerine getirmekte başarısız olan bir “Anayasal Kurum" niteli-■M
l(*MGK’nm 28 Şubat 1997 toplantısı bu açıdan bir dönüm noktası oluştur-R kımılda, ilk kez, TSK ile Hükümet arasında bir “rejim sorunu diyalogu” baş-*
fakh Partısı'nın son zamanlarda iktidardaki kadrolaşmasından ve demokrasi-'İrnç saydığını belirterek, şeriat devletine yönelik özlemleri dile getirmesin » ümıouyunun büyük bolümü gibi,
I wdnfal olarak, “Şeriat tehlikesi” birdenbire, Refahyol hükümetinin iktidara ■ 8Mfleortaya çıkmış bir “demokrasi tehdidi” değildi.
: ÎRİııytde“dm kurallarına dayalı” devlet kurma özlemlerinin gelişmesinin ta j Okmdltn, 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti’nin, Türkçe okunan * imden Arapçalaştırması, Imam-Hatip okullarının açılışını hızlandırması, *öbna ayaaal güçlerini, kendi tabanının genişletilmesi için kullanması gibi "•ııdamlıyordu (Sayan, 1994:139 140). ktbi)lu deyişle, 1997 yılında Refah Partisinin “Siyasal İslam" adına “dcmsık
rasıyı rafa kaldırmak’* nrrcti ve daha da önemlisi gücü, 1950 den ikt yöneten ıktıdaıiann sa^adıgı olanaklarla gdi>mıştı
Halun <fan duvgulannı sürekli olarak kendi oy potansiyel' ■' kotüye knlannuf olan, yanı Müslümanların din duygııl^nnı söım fırlariannı sttrdürnaek içMi iatumar etmı$ olan sag partili’ >'»"• nseder. bv ıryaıal nlreç içinde "siyasal İslam ' adına halın san*-' ımflardı.
1990lı yıflarsn sonuna doğru gelinmiş olan noktada, seçme'- I'-*-— 20 dolaymda bir bölümünün "şenat istediği saptann-;-'; b4a J 1996 16) Bit rakamın, "ayasal tsiam'’ın sözcüsü durumundaki '
1995 seçımlennde aldığı yüzde 20 dolayındaki oy ile koşutluk gösterd*^ -lOrae oldukça gerçekçi bir saptama olduğu görülüyordu
İşte Mitti Güvenlik Kurulu’nun asker üyelerinin 28 Şubat toplanfr—‘ çektıklen ve durdurmak istedikleri oluşum bu idi.
28 Şubat toplantısı kararlarının en önemlisi hiç kuşkusuz, $elu/"*r*~-temel cgıtım konusunda alınmış olandı. Çünkü bu karar, tIkokulUrd-sonra başlayan "Imam-Hatıp eğitimini", ortaokul sonrasına, yanilari^ erteliyordu
Milli Güvenlik Kurulu kararları Kurul Başkanı olan Cumhurbaıluaı rel'ın tam desteğini aldı. Demirel, açılmasına ve yaygınlaşmasına keadbat buytık katkıda bulunduğu imam Hatip okullarının sınırlandınlması dala u Uvelenn uyanlarını bütünüyle benimsemiş gözüküyordu.
ilginç olan nokta, gerek Erbakan’ın Başbakan olarak, gerekse ÇiDer’a ^ kan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak bu kararlan imzaladıktan toan.Ui kan' ın ve Refah Partisi’nin kamuoyunda, özellikle sekiz yıllık eğitim ; kampanva başlatmış olmalanydı.
28 ŞUBAT BELGESİ
28 Şubat tarihinde yapılan MGK toplantısından çıkan belge şöyleydı:
"1) Toplantıda bilhassa Anayasa ile Atatürk milliyetçiliğine ba|k k mokratik. laik ve sosyal hukuk devleti olarak belirlenen Türkiye Gadae yeti Devleti ne karşı çağdışı bir kisve altında zemin oluşturmaya yonüka iun aleyhtarı faaliyetler de gözden geçirilmiş,
"2) Türkıve Cumhuriyeti’nın varlığını, Atatürk ilke ve ınkılapUnM rultıutmda çağdaş medeniyet yolunda demokratik sistem içensmde dok meşini temmat altına alan Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının utgıitfim «mdan asla tavız verilmemesi gerektiği,
"3> Anayasa'nan tanımladığı Cumhuriyet’in demokratik, laik 9t mm hukuk «tn^eiı i&eleruun sağlıklı bir şekilde düzenlenmesine ımkin sağla* cak güvenUk, huzur ve toplumsal barışın önem
şı Tttiim’dc UıkJıgın udece recimin değil, aynı ^ıtuflum huzurunun da teminatı ve bir yaşam Um oMııfu. tlDrdttm yapısal Ozunu oluşturan toayal hokıaiı devleti ve ırlalrl ıBce' vazgeçılemevecefı. yaaaiaıia bekricnınış karuBann fOear ^MİiRdı v^Nİan (afdışı uygulamaların da hukııkan iMttıote^ ıHteaı de ,0t0My»c»p.
**f Tariuyc'nın 1997 yılı içinde AB'ye tam üye olacak ülkeler İMUaaıe ^acpAacdıklı bir hedef olarak sürdürdüğü. bOyle bir donemde resmi w fdktfamvt kuruluşların bu surece katkıda bulunmassmn gerekli oldu |ı, ks Kbcpir demokrasimiz hakkında kuşkulara yol açacak, Turkıvv'nın .«ıküfldakı imajını ve itibarını zedeleyecek her turlu spekülasyona son *ad|trtktı|ı. Türkiye Cumhurıyetı'nin laik, demokratik. ınun haklan 0 arplı, Küyal bir hukuk devleti olduğu yönündeki temel ilkelerinin uıraunımn ve devletimizin teminatı altında olduğu, rejimin, kendisine Kplncğme yönelik tartışmaların, içinde bulunduğumuz ortamda Turkı Kunrsrdan çok zarar verdiği,
’tlAçıklınan bu esaslar aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve pmıbourak yeni gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı değerlendi dmşı
*Ş| Bu konularda alınacak ve alınması gereken tedbirler uygun buluna dbaiedbırlerın Bakanlar Kurulu'na bildirilmesine karar verilmiştir ”
MıllGflvenlık Kurulu'nun bu metni hakkında dört genel spekülasyon yapıldı: Bna olarak, brbakan’m bu metni imzalamayacağı söylendi. Fakat sonunda küılıııtı asılsız çıktı
Hu M kadar, hem o sırada, hem de sonradan, ErbakanTn bu metni imzala dgıkdıkodu biçiminde öne sürülduyse de, Erbakan’ın ve Çiller’ın çekince ■Mbaklan olduğu halde, hiçbir kayıt koymadan, belgeyi imzaladıkları tanık-lüüüdan açıklanıyor (Çekirge, 1997).
huaisnk. Avrupa Birliği hakkındakı paragrafı metne Çiller’m sokturduğu «MÜdl Metne bakıldığında, her kim tarafından konulmuş olursa olsun, AB ■MMH bddınde önemli bir yer tuttuğu görülmektedir, oan olarak, sekizinci paragraftaki "yaptırım’’ sözcüğü uzun uzun tartışıldı, “rapuntn”, eski Türkçe’deki “müeyyide” karşılığı kullanılır ve yasa-•aâkarallanaykın bir tutum veya davranışa karşı venlecck bir “ccza'yı Onar İt atdmlc, bildirideki “yaptınm'ın siyasal iktidara yoncUk bir cezayı on-•»Mfonnedığı, MGK’nın böyle bir yaptırım gücü olup olmadıfı tartışma ko-«ıpldı
~~Tilır. bu bildirinin “üstü örtülü bir askerî muhtıra” olup olmadı(ı ko-^ük uzandı.
'yaptırım* sözcüğü olmasaydı da, MCK'nın 28 >ubat karartanaın, ta-'•«alırı yanı hükümete yönelik bir “uyarı” ve bu “uyanya” dayalı bir ”von, olduğu açıktı
^faaaritnn, MGK nın asker kanadı tarafından önerilmiş olması, b'azı \,-rrrr.canlı hayvan fiyatları sundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder