canlı hayvan fiyatları ve türk tarihcesi bilgi
bilgi en güzel yazıları yazan canlı hayvan fiyatları diyorki Fakat yırve de toplumda suren dogmatik davranışlar, en çok dm »lnv dini göstermekte, insanlar kendilerinden farklı biçimde düşünen veıruı. n k^ul etmekte zorianmakta ve onları baskı altına almaya doğru bır^ termekt edı rl er.Dogmatik davranış biçimi, en çok din alanında göze çarptığı için, u, matızmın henüz tümüyle aşılamadığı toplumumuzda, din tartışma!:::, alet edilince, sonuç ne yazık kı. kendi doğrularını ve inançlarını tartif, olmayan bazı grupların kan dökmesine yol açmaktadır
4. Tûrktj^’nm Tanhınden Gelen özel Nedenler
İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin. ırk, din, dil, mezhep, milliyet farkı goze-zm ‘‘vatandaşlık bagı~ ile tüm yurttaşlarını eşit ve özgür bir yapıda buturi'r-I990’h yıllarda yaşanan sorunlar, tarihte insanlığın ve toplumumuzıw olduğu butun bu aşamaların bir tortusudur.
Tum dünyayı etkileyen Haçlı Seferleri dinler arası çatışmaların, Panıirti im Barthelemy Katliamı Hınstıyanlar arasındaki mezhep savaşiannın, (hm döneminde II. M ur ad ve Fatih Sultan Mehmed zamanında yakılarak fh eh Haruhler tae Müslümanlıktaki mezhep kavgalarının sadece bazı örneklmk
Aslında Islamdakı büyük bölünmeyi izleyen yıllarda Anadolu’daki Tıd* menhfı, bir ölçüde, devlet başkanı ile din başkanı arasındaki ayamı, 5d(üıar dan itibaren uygulamava koyduğu için, bu çatışmalar bir ölçüde azalma pa» ründü.
Emevı ve Abbasi İmparatorlukian’ndan sonra kurulan Buyuk Selçuthm: raaorlugu. devlet başkanının aynı zamanda din lideri de olmadığı ille Imparaioriuk örneğiydi ve TürkJer tarafından kurulmuştu.
Bu anlında, İdamda Uakitğtn ük adımının TürkJer taraftndan atıldtgn
Fakat sonradan, özellikle Yavuz Sultan Selim döneminden başlayarhHd fle Sultanlığın bsrieşaırilmesı. Osmanlı sarayını da yeniden bu kavgatnm
Derken. Osmaniı topraklarında merkezdeki saray ile çevredeki bevkr* ası ürfİBi ttaermde yem bu mücadele ekseni oluşturdu.
hsıpantoıkık yapm bu eksen üzerinde Sened-i İttifak ile bir noktan mm iaiakat Fermanı ve GoBııne Hattı Humayunu yani Tanzimat, bir Bani-AŞ* ^mideme petartii. (Aslında Batılılaşma sureci pek çok kışınmi Tanzimat Fermanı ile değil. Fatih Sultan Mehmed’ın IseanMı he batiaamşn >
mr pı miy rt he ortaya çıkan sayasal gelişmeler ise. bu çatışmayı artık ‘ me ~paraler~ dOaeysnde kauuanlaştırdı.
"V^elcMkçi-ldberal cepke~ üe "Devletçi-Seçkincı Cephe*, üyasai ıftdeiaa^ ■sat v<r Terakki Perimi he HOnvya* ve İtilaf Partisinin simgelediği “InıhsKi-t 1 lispııı ı.ıa İli buldu.
Kmernhme Savan ııraunrla Ffmfcciler-Anadoluculau^ çatışması, ivr ı*" Oonmusaşuagmv-Milatmmm- lee bu tOga^r feraatçıJar> karşttJıfMia <
Bu saldınlann ortak tabanı ise, eylemden azami yaran sağlamak için, ^ man-laik" bölünmesine oturtulmak istemesiydi.
Soğukkanlı olarak bakıldığında eylemin temelinde yattığı iddia edilen *Af.
6. Uluslararası Nedenler
-laik” bölünmesinin gerçek olmadığı, asıl çatışmanın, demokratik ve yerme Islama dayalı bir dıktatorya, yani şeriat devleti kurmak amacıyla görülmektedir.
Burada İslam en katı biçimiyle ele alınmakta, “Müslumanım diyen rıattan (>erıat devletinden) yana olmak zorundadır” mantığı one suruJmefatj
Bu görüş, bir anlamda “teorik Islam”a uygun da olsa, tarihsel gelışmcft^, me sonunda, artık şeriat devleti anlayışının çağdaş pek çok Muslümanınl^ da ve kalbinde yer tutmadığı açıktır.
Örneğin, Erbakan’ın Refah Partisi’nin birinci parti olarak seçimlen 1995 seçimlerinden sonra, 1996 yılında, yani insanların hem büyük birdzguri^ şeriat devleti yanlısı olduklarını açıkladıkları, hem de bazı kişilerıh “modanı, rak" şeriat devletini destekledikleri dönemde yapılan bir güvenilir araştırım,r menler arasında şeriat yanlılarının kabaca yüzde 25, şeriata karşı olanlarınkaı yüzde 60, bu konuda fikri olmayanların ise kabaca yüzde 15 dolaylarında nu göstermektedir (Erder, N., 1996:68).
Bu durumda sorun Islamı, siyasal eylemlerinin “kaldıracı” yapmak ıstr^ rın, tüm inananlarr kendi çizgilerinde seferber etmek amacıyla “din eldtnp» onu şeriat devleti ile geri getireceğiz” anlayışını pekiştirmek için laikleri hiç drk etmedikleri bir biçimde din düşmanı ya da dinsiz düşmanlar olarak gosin» yönündeki çabalarıdır.
Eza, cefa, ezilme, baskı altında tutulma, terörize olma ve benzeri tenmkr.k “ılımlı inananları” şeriat savaşçılan yapmak için kullanılan ajitasyon bvramr dır.
İşte Sivas olayları demokratik rejime karşı savaş stratejisinin ürettiği “duşar kavramının ortaya koyduğu bir trajedidir.
I
Sivas katliamı her ne kadar, ulusal ya da yerel bir olay gibi görünürse de.» likle “siyasal İslam” açısından sorunun uluslararası boyutları da büyük onot» maktadır.
Uluslararası nedenlerin birinci bölümü küreselleşme ile yakından ilgili,ıd» jik bir boyuttur.
Uluslararası planda ülkeler arasında gelir ve servet eşitsizliği arttıkos^' eşitsizlik, gelişen elektronik medya aracılığı ile insanların daha fazla dikkadenr çarptıkça, rasyonel olsun olmasın, radikal ideolojiler güç kazanmaktadır
Artık herkesin yatak odasına kadar girmiş ve tüm dünyayı bir kuçuk mtld boyutlartna indirgemiş olan medyanın vurguladığı, insanı umutsuzluğa sevkı*' getir ve servet dağılımı farklılıklarına karşı saniınacak radikal ideok))i olaraki* yeller Birhgı de dağıldıktan sonra, İslamcılık ya da şeriat düzeni yeni bir kınk < ve “şiddete” de dönUk olarak bir kez daha
,|( ortaya çıkmış olması, buna karşılık yeni dünya düzeninin de kendini
ve saflarını sıkılaştırmak için mühtaç öldüğü “düşman” arayışı içinde, İslıma' bu işlevi yakıştırmış olmasıdır.
^I|ttslırarası nedenlerin ikinci boyütü, Türkiye’ye kendi rejimlerini ihraç et-^ıstfvtn ve özellikle 12 Eylül yönetimi sırasında guç kazanan yabancı devletle-^rtblcndir.
Şomduny* düzeni çerçevesinde bu düzene seçenek aranırken, kendi diktatör-gloını'İslam ideolojisi” olarak halka sunan bazı devletlerin, rejimlerim Turkı-ihraç etmek istemelerinin de Sivas katliamı açısından özel bir etkisi olduğu ^lııörtamık gerekir.
lir başka deyişle, özellikle 12 EylUl’den sonra, Türkiye’deki radikal siyasal Isına fuplar, dış destek de almaya başlamışlar, örneğin. Çetin Emeç, Bahriye [(ok. Muammer Aksoy, Turan Dursun bu çerçevede öldürülmüşlerdir.
Ijtt, uluslararası platformun bu iki ayn boyuttaki etkileri, Türkiye’deki de-onkııaYi, onun temelinde yatan laiklik ilkesini “İslam düşmanı” ilan ederek sars-01 çalışmaktadır.
Olkeınızın tarihsel olarak kamplaşmalardan çektiği ızdıraplar, herkesin bildiği «nhıttanhımızde de tanık olduğu trajedilerdir.
İşe bu geçmiş, ulusal ve uluslararası radikalizmin oyunlarına sahne olan bir *■»yemden gündeme getirmektedir.
l'luslarası bir dayanışma çerçevesinde Türkiye’de sahnelenen ve bireysel terör-ta, roplu katliamlara kadar uzanan bu oyunun amacı, rejime elkoymak ve de-■knan rafa kaldırmaktır.
Meçe, bir Müslüman ülkenin dünyada tek olan “demokratik” ve “demokra-ioUuJuıçın de laik" deneyimi, tarihe örnek niteliği ile, ortadan kaldırılmak is-■Kkledir.
Ont İslam, yüzyılların birikimi ile, Türkiye’de, “çağdaşlaşma” ve “laikleşme” ■mı yaşamaktadır.
Hgkuşkusuz, ülkelerini diktatörlük ile yöneten öteki İslam ülkelerindeki poli-■otoı tedirgin eden bir deneyimdir bu.
hnedenle de Türkiye’deki “demokratik rejim” bu ülkelerin de hedefi haline
.ıittsti partiler arasında mutabakat aranmalıdır Bu mutabakat sağlandıktan ^tivnı görüş birliği kamplaşma sürecinin önlenmesi ve bu süreçte İslam dini ^^ıl ilkesinin ve demokrasi re)iminm karşı kutuplar olarak kuUamlmamaaı ^^nvgınlaşlırılmalıdır.
15. ÖZAL’IN MİRASI: YENİ LİDERLER VE yeni BUNALIMLAR
OHİbıı kalp kri7İ sonucu 17 Nisan 1993'tebldu.
pifP Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel, Ozal’ın yerme, Erdal lılüi'nun desteğiyle, 16 Mayıs I993’te, TBMM’dekı üçüncü tur oylama sonucu ^Çankaya'ya çıktı. Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı oldu.
Itşalan Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığı sandalyesi için Hüsamettin Cin-^d933) en güçlü adaydı. Fakat, daha önce bir kez, Demirel yasaklı iken (ka-•»'iunda "emanetçi" adıyla anılarak) geçici Genel Başkanlık yaptığı için, Çanka^ ,ıa^ Demirel’ın Cumhurbaşkanlığı makamından partiyi yönetmek isteye .t^slnçekinerek bu göreve talip olmadı.
PTT içinde durum gerçekten karışıktı. Demirel, daha önce, özal’ı, ANAPT ■:ak«ı' dan yönetmekle suçladığı için, kendisi bu konuda pek müdahaleci ola sıtnnlu. Oysa, Demirel’in DYP içindeki karizması çok etkiliydi. Hemen hemen «ksonun kararını bekliyordu.
CİUİK SAHNEYE ÇIKIYOR
Ijiebu kargaşalık sırasında, Tansu Çiller, Demirel kabinesinde atanmış oldu-:nnltt Bakanlığı makamından istifa etti ve ilk DYP Genel Başkan adayı olarak ■M çıktı Çiller’ın ardından, İsmet Sezgin (1928), Koksal Toptan (1943) ve kkıltuı Dalın (1941) da adaylıklarını açıkladılar. Dalan daha sonra, adaylıktan İMMıgin lehine çekildi.
Vımında, DYP olağanüstü kongresinde. Çiller 574, Sezgin, 320 ve Toptan 212 'iASeagin’le Toptan’ın adaylıktan çekilmesi üzerine. Çiller ikinci turda 933 skDYPGenel Başkanlığına seçildi.
diT, Genel Başkanlığa seçildikten sonra, SHP Genel Başkanı İnönü ile 49. İbanetın protokolüne uygun olan yeni bir protokol daha imzaladı ve kurulan • DYP SHP hükümeti, 50. hükümet olarak 5 Temmuz I993’te 432 mılletvekı MıMT'sinın desteği ile güvenoyu aldı.
ûıd’ın olumu. Cumhuriyet tarihinde ilk defa, bir kadın politikacıya önce par-'^4nhğuıın sonra da başbakanlığın yolunu açmıştı.
Cfcr’ın DYP'ye genel başkan seçilmesinin altında, tarihsel olarak kırsal kesı-■'İMİıolan bu partinin, çağdaşlaşma ve kentleşme özlemi yatıyordu.
'*kmı, Çiller’ın Başbakanlığı da Türkiye’nin dış ülkelerdeki “imajı” açısın-*4*olıımlu etkiler yaptı,
ERDAL INOVL' StYASETl BIRAKIYOR
OıaTtffi etıanuDun oncmk soauçianndan bin de, Erdal İnönü’nün > raAma karan ıdı
ErdbJ Inöıitt. £>antrei'ın Çankaya’ya çıkmasından sonra, ÇiUer’ıc Balkanı secıknesaıden önce, gelecek Parti Kurultayında Genel Ba^kanl*^.
Bövlece, SHP'de de veni bir lider dönemi açılıyordu.
Sryaacne kendi»ne renim askeri darbelere karşı koruvup, srvil Ukden p> kterek öaftrieşlınne ve normalleştirme ile. solu birleştirme ve ekonona^ tarda da becenkii bir Parti iktidar) oluşturma göresiennı biçmı; olan kedeflcre do^m önemli mesafeler aldığı inancıyla, (İnönü, 1995-237 21! ^ aahnesmden çekiliyordu
SHP'deki Gend Başkanlık yanşı, İçel Milletvekili ve Halkçı Parti’n,[;t* , ■d Başkanı Aydın Güven Gürkan ile Ankara Belediye Başkanı Murat Kan^ 1194.^ : arasında geçti
II Eviıd 1993’te, Gürkan’ın 403 oyuna karşılık, 559 oy alan Kam^ SHP'nm venı Gend Başkanı oldu ve seçimin ertesi günü kabineden irtifa «deş dal taonu’nun verine DYP-SHP koalisyon hükümetinin Başbakan Yadaş, förrvıae atandı
Bövlece, 12 Eylül sonrasında, SODEP ile başlayıp. Halkçı Parti ile btrloiar •onra, SHP üe devam eden Türk siyasetindeki “İkinci İnönü” donemi kıp«ı oluyordu.
Nitekim 18 Şubat 1995’te, SHP ile CHP’nin, CHP çatısı altında bırleşmeiar SHP'nm de İnönü de birlikte siyaset sahnesinden çekilmesi sonucunu do^re^ du
ÇtLLER-KARAYALÇIN KOALİSYONU
Ozal*B ölümünden sonra, Demirel’in Çankaya’ya çıkması ve Inonu ns; tmaeta bu akmasıyla, bu ikdının kurdukları DYP-SHP ortak hükümeti, yknı tık, du yem Gend Başkan de devam
«kan Yardımcılığı görevi, Karayalçın’ın SHP Genel Başkanı olarakpS'-olmasını sağlayacak girişimlerde bulunmasını önleyince, SHP lyiaık- 1
TCtKİY»' nl nFĞI>MKNlN ARAÇl-AKI OLARAK YAPISAL ÖCtLCR
26s
^^ssiTMn kamuovunı yansıvRcak kadar buyilvcn bazı surtuşmcirT vakarı Pırtı. Çiller'ın Genel Balkanlısından memnun gözukuvordu «kıp okluğu prestin, parlamenter repm açuından pek de alışık olun-^ «yıtonler kullanmakta da işlevsel kılıyordu. Omegm. Medu'tekı Mekı ıditk ubırbSı Yaparak, PKK ile mücadelenin bir parçası oldu|u gerekçesi ^gi|kâk«ıh DEP mılletvekıllennın yasal dokunulmazlıklannı Meclis oylama-t* onlan tutuklattı
l^rîMl SEÇİMLERİ; REFAH PARTİSİNtN YÜKSELİŞİ ^ G(Mİ Kurulları tarafından Genel Başkanlığa seçilerek DYP SHP ortak ^pUMiyönetimim devir alan ÇUler-Karayalçın ıkılıstnın seçmen önündeki lıı^aRin,27 Mart 19^'te yapılan yerel seçimlerle yaşandı.
«cni Genel Başkanının da getirdiği ruzglrla, seçimlerden yüzde 21.4 ile ^ftı olarak çıktı. Onu, hemen arkasından yüzde 21.0 ile ANAP izliyordu l^yniiTOzde 19.1 ile uçuncu parti olmuştu. Koalisyonun kuçuk ortag;ı SHP. ^(,«(1 Başkanının liderliğinde ancak yüzde 13.6 oy ile dördüncülüğü yakala-^İRRb DSP, yüzde 8.8 ile beşinci, MHP yüzde 8.0 ile altıncı, Baykal'ın Genel lı^l^iKUkıCHP ise yüzde 4.6 ile yedinci parti olmuştu (D.t.E.,1994d:2-3).
^ıt kadar, uçuncu sırada görünüyorsa da, seçimlerin esas galibi Refah Par •A Vade 10 dolayındaki oy potansiyelini, hemen hemen ikiye katlayan Erba-^İMkul vc Ankara Belediye Başkanlıklarını da kazanarak. Refah Partısı'nın Iprl«çimlerde başa güreşeceğinin işaretini vermişti.
Vhdı Relıh Partısi'nın özellikle, yaklaşık 400.000 oy aldığı ve sadece 6.471 »uiDİf kaandıgı Ankara zaferi (D.I.E., 1994d;245), SHP’dekı geçici bir bölün-■İMHICUKİI
!Pf?sHP koalisyonu, relimin normalleştirilmesi bağlamında, 12 Eylül yönetı-RRMiduı kapatılmış olan partilerin yeniden açılmasını sağlamıştı.
üyvtılenn venıden açılması, SHP dışındaki partiler için bir sorun oluştur-«■dıÇımku, ve Refah gibi partiler, daha doğrusu bu partilerin liderleri «daaiıştıınnuş bulundukları örgütlenmeye bütünüyle egemendiler, ka. fcrtk Ecevit'ın kurduğu yeni partide kendisinden başka hiçbir eski ^iışİNrigı yapmak istememesi, gerek, askerlerin 12 Eylül’den sonra Nec-başkanlgında bir “sol* parti kurdurmuş olmalan, gerekse Deniz Bay-■^İSWm Genel Sekreterliğinden ayrılarak başlattığı “Genel Başkanlık savaşı-* tâıCHPnın yeniden açılmasını, SHP açısından da, Erdal İnönü’nün bu ***iıyulı|ı açısından da önemli bir risk haline getirmişti, î 9«R(piBcei manevralar yerine, “temel demokratik ilkdcr” açısından yakla j •^••.CHPnın yeniden açılmasını sağlamıştı (İnönü, 1995:3991.canlı hayvan fiyatları sundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder