canlı hayvan fiyatları ve türk tarihcesi konusu
bugün canlı hayvan fiyatları dediki TO Konferansa gıtmmıesinı istemeye kar»/ verdik Mecha’ldu Mekı parti ^^j„^nın de aynı karara vardıklarını Ödendik Tahmınıma |m idi b, kap b^a ülkelerden ya da Avrupa’dan katılan kişilerden bazdaıman yapa-^tahrikedici konulmalarla konferans isler istemez sryaaal bir havaya btartı ^nurasal Kenklı bazı temenni kararlan alınacaktı. E§er b« ean ^ ssletvekıllenmız, bu hava ve kararlar karşısında ne yapsalar, ne ısavunulması zor bir duruma düşeceklerdi B« otaadüdan düşttnerek ^^Ysıütına Kurulu muzun. Konferansa gidilmemesi karannı, mdlerveble ^bildirdik Ben de Rayan Mitterand’a katılamayacafmu bddiren bir mek ^(^"ılnonu, 1995:271-273)
llğhfçt İMtluımı, Kurt Pefmergelere sığınma hakkı tanınması. Bayan Mitte ^Vusyaretı, Pans ırkı Kurt Konferansı, birbirini izleyen oiaylar zinciridir fıAırt, b anlamda, bir ucu difarda, öteki ucu içerde, üfuncu ucu ise. kimsenin gfHumde fözukmeyen dif olaylara bağlı olan bir olufumun içine sıkifmif gözük dai»
(İBUinı pne İnönü’den dinleyelim:
'Çlfnlsn mılletvekillerimizden konuşabildiklerim kaygılarımızı anlamış gO «ilin ve'Peki, gitmeyiz!' dediler Ancak nasıl olduysa, son anlarda bir karar oldu Merkez Yürütme Kurulu’nun toplantısında iken bir telefon ko-hıu, bazı nulletvekillenmizin İstanbul’dan son dakikada Paris uı^agına ,,dil(rı haberim getirdi. O anda ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Bizim aı,ı sıkıl, paöımız acısından, arkadaşlarımızın yaptığı, o kadar yanlış, o kadar ters viıırlırtlı kı. bundan sonra ne yapsak, nasıl davransak bu hatanın açtığı deliği «siffludık Böyle bir konferansa izinsiz katılmalarının önemi yok deyip gör ■atını de gelsek, disiplin suçu üzerinde durarak en ağır cezayı da versek, her aUde de pırtının uyumlu havasında açılan yarayı kapatamazdık. Bu duygula-sneMuntumu Merkez Yürütme Kurulu’ndakı arkadaşlarıma da açtım Söyle «Üpııt hır şey daha vardı. Paris’teki konferansa giden milletvekıllerımızın bu «Müenvle bir anlamda partimizden bağımsızlıklarını ilan etmiş olduklarını, ıMIenaı tam bir yol ayrımına götürecek bir adım atmış bulunduklarını sezı-«tn Bsrolaynmına girildikten sonra nereye kadar gideceklerini o dakikada •sordum ama seçtikleri yol, bana, geçmişten gelen etnik sorunlan demokrasi tıbmm içinde çözmek için yıllardır verdiğimiz uğraşı sonuçsuz bırakacak bir yol Blimmırdu Büyük üzüntümün nedeni de bu idi.” (İnönü, 1995:273) (Vur-•■•rbenim E.K.)
•knnk kı sonuç, İnönü’nün korktuğu gibi olur
V.b konferansa katılan Kürt kökenli milletvekıllerım, partiden izin alma ^genkçesıvle ihraç edince, yeni bir siyasal oluşumun daha yolu açılıyor ve ' '='«eledayalı olan HEP (Halkın Emek
I Tariuyttum komşularıyla çeşitli sorunlar yaşamaktadır I Uım «orunu, Yunanistan’ın bin yıllık, “Anadoluyu gen alma' emellerine da dItşınanlıgmı daha da şiddetlendirmiş ve güçlendirmiştir, tkı ülke arasında jniıtçok tor görülen bir “Batı Trakya” sorunu vardır (Oran, 1991). Ayrıca İp bu «ahanlıgı ve hava sahası sorunları. Yunanlı komşularımızın, okul efıtı-nd çocuklarına okuttukları tarih ve politikacılarının Türkiye konusunda izle ||(nt(tıler, bu ülkenin, “geleneksel düşmanlığını” 21. yüzyılda da şu ya da bu Dadı tUrdUrecegıni göstermektedir. Çünkü ne yazık ki bu ülke, tanhı bin yıl (B*|Münneye ve Anadolu'yu yeniden “Bizans sınırlan" ile kendine bağlamayı ilinnHiKdır BOylece, Yunanistan PKK için sadece bir barınma. Örgütlenme ve (*«* «en değil, militanların eğitiminin yapıldığı ve maddi, manevi her turlu ttnıld«tegin verildiği bir “komşumuz” niteliğinde gözükmektedir.
Uşınılın ile en "sorunsuz” dönemde bile, “soydaş” sorunu yaşanmıştır. Yl ■İlil yüzyılda, komşularımızla ilişkilerimiz açısından en sorunsuz ülkelerden MSinBulganslan olduğu söylenebilir.
frmcntttan, iyi ekonomik ilişkilerin geliştirilmekte olduğu bir ülkedir. Ama ne ■sklu Emıenılerın Türkiye’ye karşı geliştirdikleri tarihsel düşmanlık ve uluslarım bmonktur bu ülke ile aramızdaki ilişkilerin yeterince olumlu olarak gelış-MDiRigellemektedir.
»nrtifr Birliği çöktükten sonra, pek çok dar görüşlü kişi, Türk-Rus ilişkileri ■Itlıınıbaşka bir doneme gireceğini sanmış, ama bu sanının yanlış olduğu he-■ ortın çıkmıştır. Sovyet döneminin tam tersine, Orta Asya’da ve butun eski j«<ıkr0ırlıjti’nde ortaya çıkmış olan, bağımsız ya da özerk nitelikli, “Türk ko-i» dfvietler ve yönetimler, Ortodoks kilisesi ve Slav ırkçılığı, çeşitli sorunlar oada Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkileri belki de daha gerginleştirici sonuçlar *(wcıi[ (güımleri belirlemektedir. Nitekim, Rusya, kimi zaman ustu orfulu, kı j üiMiı açık bir biçimde PKK’ya destek vermeyi sürdürmektedir
JUmİİ Türkiye’nin komşularıyla ilişkileri bakımından en olumlu beklentiler OkKıuyı Federasyonu ile ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Ikı ülke arasındaki • ooıak *e strateiık işbirliği, Türkıyc’nın komşulanyla geliştirebileceği venmiı ‘ *Bin başında gelmektedir.
’kuRaıı ile hemen hemen hiçbir sorunumuz yok gibi gözükmektedir I '»ne. Humeyni reyimi kurulduktan sonra, kendisinin “şeriat rejimim” dun-■ oıakkı ülkelerine ve bu arada komşusu Türkiye’ye de ihraç etmek için cıdah 1 ah içinde görünmektedir. Kendi topraklarında da Türk ve Kürt unsurtan ^'•hmakia olan Iran, PKK’ya ciddi sığınma olanağı ve başka destekler de ve-f *hnRiknmızdandır.
(CIKİTt'oa DEĞİNMENİN AKAÇLARI OLARAK YAPISAI ÖCELER
ı^iışun. dctiNim ve hana bıliNun çaj^uu dönüşen günümüzde, aynı top
^ 0tuir yaşaran ve aynı yazgıyı paylaşan ınsanlann “sofyal ptıko(o|ik Oşe-*fiwp duıamıjı’' ve “grup kukuni* açılından da bırbmndm etkı-^^-glmakto bir durumdu.
Şa otuşiiin. Önce Anadolu'yu işgal eden sonra da Ortadoğu'yu denetle-'cnpcryahst ulkder* yanı Batık devletler tarafından tahrik ve teşvik Mu. uman içinde kendiliğinden ortaya çıkacaktı Anadolu topra|tı Rwa yaşayan insanlar mutlak surette bırbırlennden etkileneceklerdi şu ya da bu biçimde, nesnel koşullar hazır olmasa bile, en azın-J^küMtr açısından Kurt ulusçuluğunu etkileyecekti.
^ftea2Ml DAYANMAYAN ATATÜRK ULUSÇULUĞU
ka gtrçefı, hiç kuşkusuz, herkesten önce Mustafa Kemal Atatürk de ^ *Tkık ulusçuluğu’ kavramını, bu nedenle, ırkçı ve şoven bir anlavış 001*^ bıam politikacıların ancak 21. yüzyılda ulaşabildiği “.Anayasal va-"Anayasal vatanseverlik* gibi, aynı siyasal sınırlar içinde ve aynı top-em* yaşayan insanların kader birliği ve iradesi anlayışı üzerine gelıştır-
Krm0İ Atalurk, “kozmopolit ımparatorluhlann“ döneminin kapandığı .'^dnUmıı* unh sahnesine egemen olacağı 20. yüzyılı, çağna uygun bir bı-g0dfUıt karpladığı için “fenat devleti' ve “çok uluslu imparatorluk" mo-0m0d0jmtk, Türkiye Cumhurıyeti'nı kurmuf ve tanhın akışını yakalayabıl-ı( m imnk olmuştu.
jmk kemen hemen hiçbir altyapısal olanağın bulunmadığı kuruluş done-aC. fenkse, 21. yurvila girerken, artık bir “ulus-devlet” olmanın alt yapısal mirnm kır ölçüde tamamlanmış olduğu olgunluk yıllarında, Türkiye Cuman mı ttınd niteliklerini deg[iştirmek amacıyla, dine ya da ırka dayalı olarak le karşı bir çıkış, aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün yakaladığı un gucu’nu yadsımak anlamını taşıyordu.
^ dm nokta. Atatürk’ün yeni bir “ulus-devlet" yaratırken, kullandığı “T lnımMiııı ırkçı ve şoven anlayışları içermeyen, daha çok toprağa, siyasal *mı<Mtraıyta‘ortak irade* olgusuna dayalı bir yaklaşımı benimsemiş ol-^ AT. KışUı’nın bu konudaki teşhisi şöyle:
Maig ailiyetçılıgın içe yönelik hedefi ise, çağdaş bir ulus yaratmaktır Bu rtp ue de ‘ümmetçi’ bir anlayışı yansıtmaktadır AtatüA’e göre ulus, ***^Kk temeline davanır; ulusu varatan temel oge, ortak tarih, o ort^ ta-■tak dil ve sonuç olarak ortak kültürdür Atatürk ilk Türkiye Buvuk
^*»Made rapügı bü konuşmada, Türk, Kurt, Laz, Çerkeş birlikte bir bu-vurgulamış. Kurtuluş Savaşı sırasında hep 'Turkıvc Milleti’ ^*"ianıiMşüf. Daha sonralan karmaşık bir etnik vapıdan kendine güve "k* yaratmak için çaba gösterdiğinde de, örneğin 'Ne mutlu T ürk ‘Ne mutlu Türküm diyene’ demiştir. O nun için Türk', Anadolu
tm9“ l**nbuL int^oa 939 mtârar fgkr femhni, <rHnwı kert*-■ ılıMıh» par ancak. 190 trdpnaı I7« meyar hradv YaM l«Ank«L k«(m raptı^ katkının ancak dOrttc bm kadar pny daVılmrkUıtn O.,
(;add bMi bOlfrnın rkonomık potanuyrlı zaten ^ok duruktur, hem dr ^idtfdftt tatrav olaya ekonomik açıdan yaklaşılmasını önemli oiçttti
karşın bölgenin tek ekonomik şansı, yine GAP profesıdır lipmc Myennde. bölge yoksulluktan kurtulacak, tarım üretimi gerdek bir «e o yOredrkı tum vatandaşlanmız ister Türk olsun, ister Kurt, Krpılıneden paylarını alacaklardır.
‘l^dkp terOnln* ve ‘avnlıkçı strateıının'* açmazı da zaten burada yatmakta gJdKt İstanbul, Ankara, İzmir gibi buyuk kentlere yerleşmiş ve ekonomik ola-gMbrttlah içinde olan Kurt kökenli vatandaşlar açısından değil, avnı zaman ,4endn|9 bölgesinde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlar açısından da, ne cog d«donoınık, ne de siyasal bir "bölünme'* olanaklı gözükmektedir. Bölgede ^ iBiHTin tum Kürt kökenli vatandaşlann yazgıları, ekonomik olarak ay Mkibıçıınde Türk kökenli vatandaşlann vazgılanvla ıç içe geçmiştir; aynen MMckonomık yazgısının Anadolu’nun Öteki yOrelenne bağlı olduğu gibi
a imiLDA GCNiYDOĞU OIjkYLARl
han M yapılan çözümlemeler ve venlen bilgiler doğrultusunda, Guneydo-«Mimdeki ‘sorunlar vumagı’nın 21. vüzvıldaki görüntüsü pek ıç açıa de-fbCAıfcıİM "sorunlar vumagı'nın belirlevıa ogesı, "iç dinamık"ten çok, ‘dış •■t* oMt gözükmektedir ve Türkiye, pek doğal olarak ‘dış dinamik* öfr-«tpddtegnncn defıidır.
Ibtk 21 TAmldı bu sorunlann, Türkiye’nin gundermıu önemli olçıadr be-•Mtgndaı luç kimsenin kuşkusu olmamalıdır bazdenlk kestnmleT bize şu konularda ıpuçlan vermektedir ■■ Mrt, komşulardan destek almayı surdurdtifu surece, tümüyle bıçbtr
tıtrundufu anlaşılan Anadolu’da "Babınsa Kurt Devtett" ya da Num Mtrasvonu* kurulması onenlen. ülkenin topiumaal ve ekonomik I inçekçi modeller olarak kabul edilebilir gorulfnetnektedır > Er-
^■paanm mmmmş olarak, hem hakkmdakıı ^•AMMtara ^ikan. *ı1r»1n nufu |iıılw^»ı ı* <
^Imilnk. ‘danekral’ sıfatına cn at layA po4ınkaoi»A.
kavilini alma, 21. ramlın rfi^ndekı repm •onmlan. *e ^bMi mı’ hm ka daha gündemin batını otartranşta
lanu loplum Ozlrmı’ 21. guzınfan m önnnh uyul praylmn al— dagmnıınf Ozal doncmındm devralınan ve ÇiUcT donanındı fdl n'Ma Mfra pobtıkacı’ iKV™* ** ^ façevrde, rıttvct. ynlvıılıık adam ka-— V an—t olarlarmın açıfa kavutturulması vc loruinluUnnm c—-nldk— —I rOıyılın siyasal gundonının bagu filen funcd maddelenndnı n—kfl—or
M kı|d atarak b« konuda, yargı, idare ve yasama güçlerinin ortak çalı—av tna—km ’nyasal irade* gerekiyor.
İrim raklaşdı leksen yaşındaki Cumhunyeti'nm. yeni yuzyılda demok nmrim fbt. polılıkacılvın dürüstlük sorunlanyla da daha uzun btr sure
21 yüzyıla egemen olan sonınlan çözmek için siyasal sistemde yapılması da yine bu yüzyılın gündeminde Seçim SHtetm. ■aşMİvy—ıç partilerin ıç orgutlenmelen yanı parti ıçı demokrasi sonın' aalMi ‘Batkanhk sistemi* tartışmaları, ülkeyi 21. yuzyıl boyunca kovataya-■lariı dvak fonınuyor
gerek ön plana çıkması, gerekse çozum onenicnnın otuş-21 yüzyıl dünvasında. siyasal olarak *katılım* Ofesımn, kri-«—k *—d kültürün lekduzeieştına etkisiyle*, 'mikro mdlryetçilı^ —vo’ akv len etkilerinin egemen olacağını akıldan çıkarmamak fcrdtv ’Mm— kemkae Oigu koşıdlan açısmdan da. toplamad olarrii ~hzMkeş-•kav *rikKtm beklcntıleT devnmuun* butun bu ayasal soruvl— etkdeye-^iriri gnetamktedu.
20. ÖZET VE SONUÇLA»
IkkupO—d «e ekonomik yaptsmı bıçunlciMfarea 'devklçı-seckmd* yaUa-*iduO—HU— kadar pder Muataia Kemdi Ataduzk*— «rtayu **■•4(1—1* tykm. hukuksal ue Msefl temehaı bukmuf—. tu. Sulta ^aıtEıtrihM' egemenhfınc karşı, balk destefıne daya—d riuml tfemm Hat dcstcfı kavramı Cumhunyvt w it yılann^ kdzamad hv I iMeye geçmiyordu. Tophımun friışm— «yaml hır ak— ytaratd-
n'KKİYf'uF neÖlfMFNİN ARAÇLAR] OLARAK TAPItAl ObRLCR
^(dolarak vatandaşlık haklan bağlamında önem kazandibi kadar. ba«a Or-jfft. vargıaız infazlar, devlet içindeki çetelerle ıç içe geçmiş olan bu loruıt. Ut-^«tatal gündemindeki tum maddelerle de çok yakından bagUntdtdar 7ü«tt 21 yüzyıla egemen olacak sorunUnn bayında yer almaktadır |gjjr haklan torunu bir yandan “Avrupa Birliği ile bütünleşme' konusundaki >«ltıç içe geçerken, öte yandan “Güneydoğu" tartışmalarının da onemh bar ^.^oluşturmaktadır
HM haklan' konutu, yukarda açıklanan bağlamda kendi bayına, ülke ça-lorun olmakla birlikte, “Güneydoğu torunu* ve “Avrupa Birliği" konu pinKa, intan hakları torununun daha da güncel ve evrensel olması sonucunu Hgnm.
kMa uJarak, birinci torundan hiç de daha önemsiz ve de ondan bağımsız ol MSB‘l'Uneydogu' torunu 21. yüzyıl Türkiye'sini belirleyecek en önemli konu •kabındır
Cıuneydogu sorunu" aslında kendi içinde beş ayaklı bir “torunlar yuma
İli tonınun Türkiye açısından birinci ayağı, yukarda 21 yüzyıl gündeminin vmımıddesı olarak belirtilen “insan haklan” konusudur.
iıiıneydogu sorununun ikinci ayağı “Guneydogu’dakı bölgesel kalkınma” ko-Ntdar
üiuntu »vık. "ayrılıkçı terör” eylemleri yanı PKK’nın sürdürdüğü savaştır Derıiunçu ayak, ideolojik olarak “şoven milliyetçilik” akımlarıdır. Gerek şo «TurkçUİuk, gerekse şoven Kurtçulük, “Güneydoğu sorunu” adı altında 6nu-*((elen olayın en önemli ayaklarından bindir.
iıuntvdogu adıyla önümüzde görülen sorünün en önemli öğelerinden biri de, »MCI ırak olarak “Türkiye’nin komşülanyla olan ilişkileri” ve tabu bu bağlam-Ikon lucnndekı yendir.
Hmcii okırflk “Avrupa Birliği ile bütünleşme” sorunu gündeme egemendir, klorun da bir yandan Türkiye’nin dünya üzerindeki yeri ve bir bölgesel guç Mınıdı rolleri ile ilişkili olmakla birlikte, öte yandan, yeni ekonomik ve tıya-•kifliiemelerı gerektirmesi açısından doğrudan doğruya ekonomik yapı ve sı-tkıttıınıorunlanyla bağlantılıdır.
OgDitnva bölümünde ayrıca üzerinde durulacak olan bu sorunun, siyasal yo-■iıkr. ekonomik sonuçları da çok önemlidir. Gümrük Birliği ne girmiş olan Mıı,2l. Yuzvılda, önce, tümüyle olumsuz sonuçlarını vaşaçlı^ AB ile butun-«Migetireceği avantajlann peşinde koşarak bir hayli zaman yiürecek gibi gövektedir
I debUtunleşme olayının bir de hukuksal yonu vardu kı, bu başlıbaşına ayn i •İHRçım bir sorunlar grubudur.
Uırimaakrak. çok partili doneme geçildikten sonra. Demokrat Partı'run ış I ^gluunın aynı, yanı, “çoğunluk baskısının” demokrasi olarak sunulması ve j '»gıkımın getirdiği sorunlar, bu kez "şeriat devleti’ne ilişkin bir bagUmda, 'Hal lılsm’ çerçevesinde Refah Partısi’nın joylcmJerıyle. gündemin Önemli 'iklenadfn binnı oluşturmaktadır
cak gu(lu olımdıgı ıçm, ihtilalciler, halk dcstr^ını, tepeden mm. İrrk' matmm karar vermişlerdi Sınıflı bir toplumun oluşturulma' m, baınuvazının deMeklenmesı ile atıldı
Sa^maulık uvaşının başında 'Mudifua-ı Hukur Cemiyetleri' haMı dcuefının hem loyut hem somut kaynağı olarak k ıılıvordı, lan, Cumhnrrvet Halk Partisi kuruldu. Cumhuriyet Halk Parti*' v -olananm yanıiKİa, ideobjik eğitim yapmak için de k'u-^olmuş hır ırpnı, ^ ka drvulc, parti, aşağıdan yukarı bir iletişimi değil, vukardan aşajtı bırev, çekleştirmek için kurulmuştu. Geliştirilmek istenen sermave sınıfının açıdan desteklenmesi için ortaya atılan “des letçilik” ılkes: ile. tr>niıım..ı ^ açıdan desteklenmesi için belirlenen “halkçılık” ilkesi, Cumhur vc;; ^ sı nın bu eğitim sureci içinde kullandığı yaklaşımlardı Yetkin, 1974 74.';
Cumhuriyet Halk Partısı’nin bunuva/ı yaratma çabaları, I nlıni olarak da urun verdi, iktidar, o yıl Demokrat Parti’ye devredildi HŞodfjv. gelişmelerle güçlenen bunuvazi, “gelenekçi-liberal” cephenin ıçındr nnr oge durumuna geldi. Buyuk toprak sahiplen (toprak ağaları), gelişen[if genciler ve dinci gruplar ve tek parti döneminden bıkmış olan halk, hr--Demokrat Parti için yaygın bir destek oluşturdular. Boylece, “devletçi seçiı, tarafından topluma zorla kabul ettirilmek istenen devrımlcnn o/umlemrii 1950'den sonra “gelenekçi-liberal” cephenin uygulamalarıyla gerçekleşti H,, kuşuz, 1950-1960 arasındaki bu “benimseme dönemi” sırasında Alalurkuia kimi sapmalar da ortaya çıktı.
Askerlenn 1960 eylemi, toplumu çağdaş toplum modeline uygun olarak tırmek isteyen “devletçı-seçkinciler” adına yapılan bir başka çabadır, (jaji lum modeli kavramı 1930’lardan beri oldukça değişmişti. Batı'nın gebşır talıst sınıflarının kimi ayrıcalıklarından vazgeçmeye zorlanması sonundi'' “sosval refah devleti” ilkesi çıkmıştı. Bu model, birtakım önemli demokrai; larla birlikte, devletin ekonomik ve toplumsal yaşamı denetleyici kurumlarp rıvordu. İşte 1960 eylemi ve bu yeni modele uygun bir yapı getınneyi »ifc du
Butun bu gelişmeler sırasında, “gelenekçi-liberal” cephe ile “devletçi *«-' cephe arasındaki ve cephelerin kendi içlerindeki ayrılıklar da buyuyordı 7. kapitalistler. Adalet Partisi’ne yönelirken, dinciler ve küçük Anadolu <<” nm bazı kesimleri de değişik ekonomik tabanlar oluşturarak Milli SeUmc ahında örgütlenmişlerdi, öte yandan, “devletçi-seçkinci" grup da. keın» ikiye bölünmüştü. Cumhuriyet Halk Partisi’nin liderliğindeki bir gnif. yakiaşunı benimsemişti. Bu grup gittikçe güçlenen işçi sınıfının vt tep' iİNBOınik lelişmelerın yarattığı yeni kesimlerin (gecekondu halkı gibi' ffm y^HiMya yöneliyordu. Bu yüzden de tepeden inmeci olan “devletçi .,|||ılıışiRdwı artık bırakmışlardı. “Devletçi-seçkinci” cephenin içindeki («» • büloa »la (Ydn-fJevrifn grubu) ya da Atatürkçülük perdesi altınk' iy«çi Güven Partisi) kayıyordu. “Dcvletçı-seçkına” vaki»' iti ftlİMin (ki bunlar da kendi içlerinde sol ve sağ olarak ı»'" } Iriüi, halk desteğinden yoksun olmaktı Bu yüzden, b**canlı hayvan fiyatları sundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder